Göt şiirleri: Gøt değil hayvan! PoPo diyeceksin!..

kuran, incil, tevrat ve öteki paçavralar
allah, peygamber, melek ve şeytanlar
dinler, şeyhler ve hatta imanlı olanlar
hep konuşup kendilerini avunduranlar
birbirlerine sığınan, tekrarlanan uyduruklar
ve insan tarafından yaratılan, tapılan tanrılar
asla gerçek insan onuruna değemez onlar...
hernekadar çabalasa da zavallılar
ancak ölüm onları onurlu yapar

de ki: ucuz allah, gelir bana dar
Çünkü devamlı sayıklayan ağızlar
ve kafaları yalan dolu garibanlar
son nefesle birlikte bir bir susarlar
işte bana, birtek o sukûnet yarar..
o sukûnet, herkezi onurlu kılar
biliyoruz, ölüm herkesi yakalar
bâri hür olun, o zamana kadar..
Ama basmaz kafalar!
birakılan yerde otlar,
Hep deve güder, ata kovalarlar...
Allah, Peygamber, iman dedigin insanın içindeki diktator, asker, kanunlardır.
Özgürlüğünün en büyük düşmanları bunlardır, kafanı kıran bir basit saplantıdır.
Hz. Kali (Kafaiyi Ayeti. şure sıfır. asla yazılmayacak kutsal kitaptan)

Ancak hezeyan serbesttir, gerisi bağlıdır prangaya
Mantık, bilgi, akıl, fikirler benzerler biraz zinaya
Ay mehtabı, siyahi zenci ve kuyu denilen gayya
Tekrar edilen kuruntular, engel olur anlaşmaya

Bir olan kalptir, fikirler mecburdur ayrılmaya
Çırpınır sorular, kaçar tadlar, şu allahın adıyla
Şüphe akla aittir, kalp uğraşmaz hiçbir kanıyla
Yok ki özeli-güzeli, seven sever ödese de canıyla

Kafa anlamaz bunları, çabalar hakim olmaya
Sonuçta oyun oynadık, gerek yok tartışmaya
Kazanan kaybeden yok ki, gelelim biraraya
Usu zorlamak niye, ne gerek var dayatmaya?

Kafalarımız kitaplar ile dolu ise bir kibrit çakalım..
en yüzde elli, ben yüzde elli
ayrı ayrı haksızlık bu besbelli
bir yaratansız yapamaz yaratan
buldurtmadan edemez arayatan
acıyla mutluluk arasında hep bekler
tren istasyonunda bütün kelebekler
isteriz hep iki günlük hayatımızda uyumak
olmaz-olmaz olunca, ne olduğunu anlamak
rahatla rahatsızı bir tutarsan, derim:"tutma!"
gerçeklerin gerçek değil, bir tat, ama yutma..


üç anlamsız kelâm peşipeşine, yetişemediği trenin ardından
üç nedensiz gözyaşıyla, hemşire doktoru çıkaramadı aklından
Nehrin kendisiyken, zannetti kendini kenarda durmuş bir kaya
Evren seni kutsarken, gidip tapınmak gibi taşa, toprağa ve aya
Bu oyuna küsmek çözüm değil, bilirsin belki, kimler der: "yerim dar"
Yansımaları anlamak zor değil, bir yansıma olduklarını sezmek kadar
Nasıl bir mücadeleymiş bu, balon gibi, bir iğne sokunca havasını yitirir
Ürümesini bilmeyen köpek somurtur durur, sonunda sürüye kurt getirir
İşte sorun bu kaya olmakta, zaman gelir su eritir, sertlik zamanla kırılır
Nehir bizi kum eder, insan yapar, kendini bilebilen gönül tahtına kıvrılır
"Özgürlük insanlığın seviyesine inmeyecek,
insanlar kendilerini özgürlük seviyesine çıkarmak zorundalar."
(Emma Goldman)

 Haklıdır bazen takla atan
sıçtığın yere derler vatan
rüyaların oldu karabasan
bastığın yerin altında kan
tapusu ise hep amerikan
ne hacet kasmaya osman?
emrimizde senin bankan.

Kemalizm denilen şey, altı delik, içi pis kokan bir orospu bohcası
Gerikalmış bir milletin saftorik elemanlarının ağzına takılı kancası
Kürt, Ermeni, Rum, Arap, kaldıramaz halkların hepsini o makara
Mao-vari "kültür devrimi" ile izole oldu halk, hep cahil ve fukara

Kaçan kaçtı, gerisi hep yem oldu bu ilkel yönetimin kaba gücüne
Köpek gibi şartlandırır, beyinler yıkanır, tükürülür insanın yüzüne
Kan, bayrak, ırkçılık, aleni yalanları ve ölü önderinin lanet gölgesi
Ezer kırar hep, melûn katliamları ile dolu Anadolu'nun her bölgesi

Kendine düşman, bireylerine zalim, yalanlardan medet beklerler
Ittihat-terakki'nin orta seviyesinde bir elemanını ulu zannederler
Doludur kafalar da safsatalarla, bak son padişah Beşinci Mustafa
Hitler, Mussolini ve Franko'da yoktu bizimkindeki gibi fitneci kafa

İdealler ve prensipler değil, yönünü belirleyen insiyaki tepkiler
Cuntalar ve yolsuzluklar karakteriymiş, heryere heykel dikerler
Kendi içinde yarattı kendine kahır bir canavar, al sana diyanet
Üniforma palyaçolarına dert oldu allaacı bir güruh, bu ne lânet?

Ne adalet var sisteminde ne de basiret, bir bildikleri sinsi ticâret
Yalan, hile, herşey mübah, ona meftûn halkın şaşkınlığı mazeret
Elbet sonunda tarih üzerini örtecek, mezarında inleyen kemalizmdir
Elinde faraş git-topla fiyaskolarını, sana kıyasla her kancık ve sıpa azizdir.

Albert Camus en güzelini söylemiş:
"Tanrıları unutalım, hiç düşünmeyelim onları,
o zaman ne günün düşünceleri, ne de geceki düşleriniz sıkıntı verir size.”
Tanrıları hatırlatıp bilincimizi kirletmeye çalışanlara direnişe davet ediyorum insanlığıyla gurur duyan herkesi
Ciddiyet bir hastalıktır, hadi gel de şifa bul
Kimileri cennet ister, kimileri güç, para, pul
Peşinden koştuğumuz, hayal ürünü bir çapul
Kaçarsan inançlara, hayat bayat ve avrat dul
Zannedersin kürkün olmuş çirkin, pis bir çul
Tanrı olarak doğmuşsun, sen olma sakın kul
Kafanda ne ideoloji olursa olsun, dedirtir et: "0Of..of!"
Bu zamanlar böyle, bin "izm" etmiyor bir böf'stragonof.
Acep kafa iyi olunca buradan gerekir mi içmek şarap?
Dada geldi soktu babaya, nerede sıfırı ilk bulan arap?
Hoşgeldin, boşverdin, nakavt ettin, ancak sen nasıl dışavurdun?
Yazabilirdin bilseydin, telâffuz edebilirseydin ama kabız oldun.
Karpuz suya düşmeden geldi mi sana "ıhhh-ohhh-uhhh" sesleri?
Kedim acayip seksi ama mesele senin tavuklar, bırak, aç kümesleri.
Çocukken yola çıkmış, bu şiir sahifesi olmuş, hadi bakalım:
Bu dizeleri okumak akıl kapını aralamak gibi, cesaret ister
Karanlığa çok alışmışsın, zannedersin dışarıda öcüler bekler
Bir düğme gibi durdun, bak basarım tekrar üzerine..
Farkı yoktur birbirinden, o vatana, sen saplanırsın din'e
Haddimi bilen ne ben, ne de sen, dertler ise hep ona ait
Aç sen bir kapını, rahatla biraz bir de, ol hazır ve müsait.
✖✖✖
'Günaydın' diyemezler safsataları kemik belleyen itler
Gidin bulun, bir sürü konu didişmek için hep sizi bekler
Size geldi bu sözler şimdi, belki yarınlar, belki bu peyler
Nedir bu zahmet, diyorum 'size inanmayacağım', beyler!
✖✖✖
Dostum dedi birgün: "Bırak bunları" ama bokun üstü kapanır mı "konu kapandı" deyince?
Amaç birine sokmak değil, herkese pay çıkarmak, çünkü 'ay kent help mayself', sevince...
Ben bazen köpeğimi kedi taklidi yaparak korkuturum ama en korkuncu burnumdaki sivilce.
Karınca kararınca kafiyeler akıyordu ama takdire şayan olamadım, elimde patladı sıkınca .
✖✖✖
Bir gerçek cesaret mahşerde yaşamaktır.
Anlayışla kendi kıyamet zamanını tanımaktır.
Hüner, babilden neşeyle üzüm çalmaktır.
Kafada-kalpte, din-devlet bulamamaktır.
Bağcı ile zorbayı hallerine bırakmaktır.
Bakıp-bağ yapıp, dağ gibi paylaşmaktır.
✖✖✖

✖✖✖
'Seks' dendiğinde cinsel hastalıkları düşünen kafa,
'yemek' dendiğinde diş hastalıklarını düşünür.
'Seks' dendiğinde çocuk peydahlamayı düşünen kafa,
'böcek' dendiğinde sarıhummayı düşünür.
Burnunun dibine teleskopla bakan zihniyet
sıcak havalarda çırılçıplak dolaşmann güzel hissini,
evlilik kurumunun sevgiyi nasıl geberttiğini,
şehvetin masumiyetini ve özgürlüğü biraz zor görür.
Hayat gelip geçerken o ceviz kabuğunda
inançları, sabitfikirleri ile düşünür, garibanca sürtünür.

Bir dokun, bin dinle...
Naapcaksın, otur dinle.
Savunsun anlamsız kavramları, değersiz inançları
Sanki onlar olmadan durur o muhteşem hayatları
Zannetsin gariban, vicdan ile inancın alakası var
Biliniz ki ahali, ahlâka ihtiyacı olanların bilinci dar
Hayvanı onursuz zanneden zavallı bir insan olur
öfke yokken kızgınlık, soru yokken cevap bulur
kuran-hadis bin dereden su getirip laf yarıştırır
islamın bilimi meşru zanneder, bilimle hurafeleri karıştırır
✖✖✖
Kasti eksik bu vucüt, gerisini arasın diye
Gizli bir davetiye davetlisini bulsun diye
Ben işime gideyim, bilen sözü alsın diye:

Ey aşıklar, gelin bakın,
gelin bakın, ey iş erleri.
Gelin de bizi görün işte.
Bakın nasıl yıldızlar gibi ateş kesilmişiz,
ayın yöresinde bütün gece nasıl oynayıp dönmeye koyulmuşuz.
Güneşimiz gideli ortaya nasıl çıkmışız işte bakın.
Bakın nasıl anadan doğma çırılçıplak olmuşuz,
nasıl başıboş olmuşuz bakın.

Ey aşıklar, gelin,
gelin ey iş erleri,
şarabın en tatlısı burada işte bakın,
işte burada şarabın en iyisi,
işte burada yıllanmışı şarabın.
(mevlanaRûmi)