1.7.11

Şeyh Said'in Herşeye Rağmen Mustafa Kemal'e Tattırdığı Yenilgi.

Şeyh Said'in Herşeye Rağmen
Mustafa Kemal'e Tattırdığı E
şi-benzeri Az Yenilgi

    Şeyh Said ayaklanması iki ayda bastırıldı. Hikáyesi meşhurdur, bilmeyen azdır(bilmeyenler için)...
Ama belki tam bilinmeyen,  Şeyh Said'in Kürdistan'ın kaderini nasıl değiştirdiğidir.... Bugün özerk olan 'Güney Kürdistan', TC sınırları içinde değilse, bu Şeyh Said ve mükemmel zamanlamalı isyanı sayesindedir.
    Bugün, Şeyh Said ayaklanmasının 86. yıldönümünde, Şeyh Said'in diktatör Kemal'in Musul-Kerkük hevesini nasıl kursağında bıraktığını anlatarak kutlamak istiyorum.
Kürt ayaklanmasından iki yıl önceye giderek başlayalım:

Lozan Konferansı’na katılan Türk heyetinin elinde üç sayfalık 14 maddeden oluşan talimat vardı. 

Birinci madde, Irak sınırıydı; Süleymaniye, Kerkük ve Musul mutlaka geri alınacaktı. 

Çünkü, 

Birinci Dünya Savaşı’nı sona erdiren Mondros Antlaşması’na göre, bu sancaklar Osmanlı Devleti’ne bırakılmıştı. Ancak  İngilizlerin tüm stratejisi petrol üzerineydi ve İngiltere ateşkesden sonra buraları işgal edivermişti! 
 

Lozan Konferansı başladığında, Türk tarafı başkanı dışişleri bakanı İsmet İnönü, önce duygusal konuşmalarla İngilizlere yakındı: "

Türkiye yoksul bir ülkedir, petrole ihtiyacı vardır..." 

Bu sözler,  İngiliz Hükümetini nasıl etkileyebilirdi ki? İngiliz heyetine kesin talimat vermişti; "Musul-Kerkük konusunda tartışmaya bile girmeyeceksiniz!" diye. 

Türk heyeti toplantılarda, "Bu topraklar 11’inci yüzyıldan beri bizimdir" gibi konuşsalar da bölgenin nüfus sayım sonuçlarına göre  263 bin Kürt, 146 bin Türk, 43 bin Arap, 18 bin Yezidi, 13 bin gayrimüslim vardı.
Kürtlere yaşama hakkı veren Serves anlaşmasına karşı olma kimliğini saklayabilirmiş gibi, Türk heyeti "her iki halkın bir arada yaşamak istediklerini; inanmıyorlarsa referandum yapılabileceğini" ileri sürdü. İngilizler de tabii ki hemen yüzlerce yıldır sorunsuz beraber yaşarken 
bir gün birdenbire Türklerin Ermenilere soykırım yapmasını hatırlatınca, Ermeni'lere yapılanlardan bahsederek işlerin karışmasından ürken Türk heyeti, bu meselenin ertelenmesini isteyince Lozan Konferansında, sınır meselesinin sözkonusu iki ülkenin kendi arasında halledilmesine karar verildi. 
Lozan’da toplam 8 ay süren görüşmeler sonucunda, Türkiye ve İngiltere uzlaşamadı. 
Eğer her iki ülke, öngörülen 9 aylık sürede anlaşma yoluna gitmezse, mesele, Milletler Cemiyeti Meclisine (Birleşmiş Milletlere) götürülecekti. 
Lozan Konferansı’ndan sonra Türkiye ve İngiltere arasında ikili görüşmeler İstanbul’da başladı. 
İngilizler bu konferansta  Türkiye'yi kendi "her iki halkın bir arada yaşamak istedikleri-O halde Musul-Kerkük'ün Türkiye'ye ait olması gerektiği" tezini ters çevirerek zor duruma düşürdüler.
O günlerde Hakkári’de Nasturi Ayaklanması (12-28 Eylül 1924) olduğundan İngilizler "Kürtlerin Türklerle bir arada yaşamak istemedikleri-O halde Hakkári’nin de Irak'a ait olması gerektiğini" öne sürdüler. Tabii ki  İngilizler isyanı destekliyorlardı, ama Türklerin "her iki halkın bir arada yaşamak istedikleri" tezinin saçmalığı ortaya çıkmıştı bir kere.
 İstanbul’daki Türkiye-İngiltere ikili görüşmelerinden de sonuç çıkmadı. 
Dolayısıyla, Irak sınırı meselesi Milletler Cemiyeti Meclisi’ne gitti... 

Milletler Cemiyeti Meclisi, İngilizlerin isteği doğrultusunda üç kişilik bir komisyon kurma kararı aldı. İsveçli T. Wirsen, Macar Kont Teleki, Belçikalı Albay Poulis’ten oluşan bu heyet, her türlü yazışma ve soruşturma yapma yetkisine sahipti. 
Tarafsız bir komisyonun bu yüzlerce sene Osmanlı işgali altındaki Kürt topraklarını Osmanlı'nın artıklarından biraraya getirilmiş bir diktatörlüğe vermesi beklenemezdi. Bunu bilen M.Kemal, savaş hazırlıkları yapıyordu. İngiliz istihbarat raporlarına göre, Mustafa Kemal, Irak’a müdahale etmeye kararlıydı... 


Ama neler oldu dersiniz?
  • 

Evet, 14 ili kapsayan Şeyh Said isyanı başladı... 


  • Türkiye, Kuzey Irak’a askeri operasyon yapamadı; içe döndü; binlerce asker ayaklanmayı bastırmakla görevlendirildi... 


  • Ankara’nın, Türklerle Kürtlerin kader birliği içinde bulunduğunu söylediği bir dönemde, bu ayaklanma İngilizlerin elini güçlendirdi. ´Hani siz kardeştiniz, bakın şu anda bile savaştasınız´ dediler. 


  • Milletler Cemiyeti Meclisi, Musul, Kerkük ve Süleymaniye’yi Irak'a verdi... 
✔
  • Tepeden inme 'Türk" kimliği ve  kemalist idealleri reddeden Kürtlerin "sorun yaratmayacak bir koyun sürüsü" olmayacakları belli olunca TC iç ve dış politikalarını ona göre ayarlamak zorunda kaldı.
  • VE, Musul, Kerkük ve Süleymaniye’yi almak için asker çizmelerini giyen Mustafa Kemal, o çizmelerin Kürdistan dağlarına dayanamayacağını görünce  çizmelerini paşa-paşa çıkarttı.✌
O afralı tafralı diktatöre "Yurtta sulh, cihanda sulh" dedirten onun hümanist idealleri mi zannettiniz yoksa?..    ☺

Diktatör Kemal, 16 Ocak 1922 tarihinde çıktığı İzmit seyahatinde gazetecilerin sorularını yanıtlar. Vakit gazetesi başyazarı Ahmet Emin Yalman’ın “Kürtlük Sorunu nedir? Bir iç sorun olarak değinmeniz iyi olur” sorusuna şu yanıtı verir:
“Kürt sorunu, bizim, yani Türklerin çıkarı için kesinlikle sözkonusu olamaz. Çünkü, bizim ulusal sınırlarımız içinde Kürt öğeleri öylesine yerleşmişlerdir ki, pek sınırlı yerlerde yoğun olarak yaşarlar. Bu yoğunluklarını da kaybede ede ve Türklerin içine gire gire öyle bir sınır oluşmuştur ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istesek, Türkiye’yi mahvetmek gerekir....Bu nedenle başlıbaşına bir Kürtlük düşünmekten çok Anayasamız gereğince zaten bir çieşit özerklik oluşacaktır. O halde hangi bölgenin halkı Kürt ise kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir...”

İşte
Mustafa Kemal'in yalanlarını hesaba katmazsak ortaya çıkan 'Kürt Sorunu'nun çözümü: 
Türkiye'yi mahvetmek!
O faşist devlet ve kemalizm mahvolmazsa Anadolu ne barışı, ne insanlığı tadamayacak...


✖ kemalism is fascism..✖ kemalizm faşizmdir...✖kемализма это фашизм..✖kemalismus ist faschismus...✖kemalismo è fascismo... ✖ Le kémalisme est le fascisme ...✖