28.6.11

"dünyanın en büyük lideri de bizim Atatürk seçildi"

Kaliforniya'da 'Cengiz' diye birisini tanıdım. Babası Türkmüş, daha Cengiz ufakken kaybolup vatanına geri gitmiş. Cengiz bir kelime Türkçe konuşamaz, oranın tarihi-coğrafyası-karakteristikleri nedir bilmez. "Hiç gittin mi?" diye sordum. Gülümsedi, "Hayır, gidersem askere alırlarmış." Babası Cengiz'i konsoloslukta 'türk nüfusuna' kaydettirmiş de. Acaba nasıl davranırlardı askere gitse, "şanlı tarih-kahraman ulus" safsatalarının yanında zorla dil mi öğretirlerdi?
Türk doğulmadığının kanıtına gerek mi var? Onun-bunun ifadesine ne hacet? Belli ki aşikar gerçekleri bile ancak 'uluönder'in ifadesi izin verirse kabullenecek kemalistler. Sonra başlar amansız bir takip. Mustafa Kemal nerede ne demiş, birbirleri ile çelişen duygu-inanç-mantık-tutum ve kanıları nasıl birarada tutarız: Türk doğulmaz ama "her türk asker doğar". "muasır medeniyetler düzeyine" çıkmaya çalış ama Batı'nın bilimlerine bile güvenme, "gavur onlar", "tek dayanakları sömürü" diye ötekileştir, düşmanca bir tutuma gir. Ama bir taraftan da hayranlığını bir türlü gizleyeme. Orhun Yazıtlarında "Hiçbir ırk hiçbir ırktan üstün değildir" demiş diye böbürlen, ve kendini farklı-üstün görmenin tüm belirtilerini göster. Tarih ancak "seçmece" olmadığında birşeyler öğretebiliyor insana.
  O 'Bilge Kağan Yazıtı' nın doğu yüzündeki "Tabğaç budun tebliğin kürlügin üçün armakçısjın üçün" (Çin milleti hilekâr ve sahtekâr olduğu için) ifadelerine ne demeli?...tu kaka!
Aynı şekilde: tarih boyunca kabagüç, politika ve hileyle sayısız insanın ensesinde boza pişirip emperyalizmin bayrağını dalgalandırmak ancak senin kendini özdeşleştirdiğin taraf tarafından yapılırsa "şanlı tarih" yoksa "sömürü". Emperyalizmi sevmeseler bile Lenin'in 'kapitalist emperyalizm' tanımı ile görürler sırf 'kendi emperyalistlerini' aklamak için. Tabii bir de "hoşgörü politikası uyguladılar", "fetihçi devlettir ama emperyalist değil", "müslümanlıkta zorlama diye bir şey yoktur", "biz Türkler de islamı kılıçtan geçe geçe değil de seve seve kabûl ettik" gibi konfabülasyonlar da vardır, aynı Ermeni Soykırımını açıklayarak defetmeye çalışan konfabülasyonlar gibi: "biz türkler en yüce ırkız. islam dini en yüce din biz tarihte hiç kötü birşey yapmadık", sonra gazeteyi aç-oku ve ruh haline mukayyet ol!
Yalan-uydurmaların filtrelerinden geçince 'küreselleşme' bir "savaş" oluyor, 'biz-onlar ikilemi' onlar için paranoya raylarında bir tren..."türk de türk...türk de türk....türk de türk"...
Sonra ekle arkasına bir tane daha, "en yüce din" diye, yap bir 'türk-islam' sentezi!..
Artık o "hilekâr ve sahtekâr" batı, Çin, o, bu, şuya karşı bir cephe içinde daha güvenli hissedilir. Yaşadığı yerleri işgâl edip haraca bağladığın "elin Arabı" şimdi "din kardeşin" ya, 'Walī ad-Dīn ʿAbd ar-Raḥmān ibn Muḥammad ibn Muḥammad ibn Abī Bakr Muḥammad ibn al-Ḥasa' yani İbni Haldun ile sosyoloji "koymuş ortaya"...İbni Sina ve Ebu Abdullah Muhammed bin Musa el-Harezmi Fars, İbni Arabi İspanya'da yaşamış bir Arap, Farabi'nin hayatta hiç kullanmadığı El-Türkî nisbesini ilave ederek Türk olduğunu iddia edenler olsa bile Bağdat’ta okuyup yaşayan Farabi ve ötekiler ne Türkçe yazmışlardır ne de Türklerle bir alâkaları vardır. Farabi'nin türklük ile ilk alâkası Farabi öldükten yaklaşık 300 yıl sonra Kürt bilgin Ibn Khallekān tarafından ortaya atılmış ama inandırıcı deliller olmadığından meyilli önyargılarına destek olarak kullananlar haricinde kimseden pek rağbet görmemiştir. O zamandan beri Prof. C. E. Bosworth'un da dediği gibi "al-Farabi, al-Biruni ve ibn Sina gibi büyük kişiler, aşırı hevesli Türk bilim adamları tarafından kendi ırklarına maledilmeye çalışılmıştır."
Zaten bu öküz altında buzağı arama dertleri de komik. Dedesinin ismi Tarkan olsa ne olurdu, olmasa ne önemi var. Rumca, farsi, arapça notları var, Yunan filozofisinin devâmı, islam kültürünün parçası...ama türklük ile bir bağlantısı yok. Pekiyi "ingilizce eğitime evet diyenlerin ,bu konuda çalışma yapanların hepsi vatan hainidir" diyen zihniyetin bu Arapça, Farsça yazmış, eski Yunanı temel almış kişileri "biz" yapmasına ne demeli?
Çelişkiler...çelişkiler....
Psikolojide İnançlarla davranışlar arasında, ya da aynı anda beslenen iki tutum, iki inanç veya kanı arasında bir çelişki veya çatışma olması halinde yaşanan bir rahatsızlık, gerilim duygusu; inançla davranış, düşünceyle duygu arasındaki çatışma'ya bilişsel uyumsuzluk (cognitive dissonance) deniyor. Kabûl edilen teorisi ise şöyledir:
"Bilişsel uyumsuzluğun kişiyi söz konusu tutarsızlığı ortadan kaldırma yönünde eyleme güdülediği ve kişinin sonuçta çatışmaya yol açan taraflardan birisini (örneğin tutumunu) değiştirerek bu rahatsızlık ve gerilimden kurtulmaya yönelttiği varsayılmaktadır"
Ama bütün kültür, toplu olarak bilişsel uyumsuzluk yani kimlik belirsizliğinin içine battıysa, güruh psikolojileri ve kitle histerileri, 'din-millet-vatan takıntılarının' cirit atıyorsa bu 'rahatsızlık ve gerilim' bir yaşam tarzı, kültürel özellik olabilir....
O zaman da o vatandaşlar Keşmekeşistan'da kemalizmin muamma dinine inanarak sonsuza kadar bulantı içinde yaşamaya devam ederler, masallarla avunurlar..

..biz çıkalım kerevete...

✖ kemalism is fascism..✖ kemalizm faşizmdir...✖kемализма это фашизм..✖kemalismus ist faschismus...✖kemalismo è fascismo... ✖ Le kémalisme est le fascisme ...✖