5.1.09

"Daha ne istiyorsunuz?" Diyebilen Empreyalizmin Çıkmazı..

Geçenlerde içtenlikle yazılmış, zaten artık t.c.nin egemen kültürünün alamet-i farikası haline gelmiş bir bakış ve anlayış olarak ıkcılık ve dışlama kokan ifâdelere rastladım.
Şöyle diyordu birisi: "Istanbul'da yaşıyorum. Nereye baksam Kürt kökenliler... Eğlence mekanında Kürt türküleri... TV'lerde hep onlar... Dil aksânında Kürtçe izleri... Bakkal Kürt, şöför Kürt, komşum Kürt... Her köşe başı kebapçı... Yaşadığım semtte kendi kurallarını koyacak kadar yoğunlar... Ve bu kuralları pekalâ da diretiyorlar... Peki neden bu orada, 'kendi topraklarında' olmuyor?, burada yapabiliyosunuz madem...
Daha ne istiyorsunuz?" vb., vesaire..

Aynı argümanları dünyanın dört bir tarafında da görmek mümkün. Hollanda, bir zamanlar sömürdüğü yerlerden edindiği azınlıklarıyla uğraşıyor, Fildişi sahilindekiler Ghana'daki kabilelerden şikayetçi, SriLanka'da Tamiller, İndonezya'da Doğu Timor, Norveç'te Laplar, Almanya...malûm bizim artık.
Azınlığın olmadığı yer yok gibi dünyada. İnsanlar kıtlığın ucu gözükse birbirlerine tavır almaya hazır beklerler, güçlünün güç kullanmaktan çekinmediği tarihi tekrar etmek için hayatın çıkartığı fırsatları beklerler.
Almanya'daki 'gurbetcileri' anlamayan, dışlayan Almanlara veryansın edenlerden kaçı bu 80küsur senelik işgal-baskı-asimilasyon-sosyal mühendislik ve kültürel savaş politikalarının mağduru Kürtlere aynı hassasiyeti gösteriyor...
Hep aynı hikaye, Amerika'nın Filipinleri işgali sırasında o 'maymun-insancıklara' yardım için orada oldukları propagandası ile "bu Kürtler tarihte hiç devlet oluşturamadılar" zırvaları arasında bir fark yok. Beyazların o sözümona uzaktan ırkdaş kızlderililere yaptıklarını, Çinlilerin Uygurlara, Rusların Çeçenlere yaptıkları ile kendilerinin Kürtlere yaptıkları arasında fark olmadığını görememek için en masum vatanperverlik yetiyor.
İngiliz emperyalizmine karşı İrlanda'ya sempati duyan "hümanistler", Yunalıların başlarından Osmanlıları atmasını kutlarlar mı?
Hegel dialektiğidir, zafere ulaşıp karşısındakini yutan, bu 'tez-antitez-sentez' sürecinden aynı şekilde çıkamaz. Onun için "savaşa girmek kolay, çıkmak zordur" derler ya. Bak burada Vietnamlı, Filipinli, Koreli, Huang, Kübalı, PortoRikolu, Samoalı, her türlü Güney Amerikalı azınlıklar var. Hernezaman bir ülke/güç gidip biryerleri işgal ederse, oranın yerlilerinden işbirlikcilik yapıp ya da yapmadan, o güçlü ülkenin nimetlerini kapmak, ya da çaresizlikten gidip işgalci ülkede yerleşenler olacaktır. t.c.'de olduğu gibi işin içine sürgünler girince bu demografikleri alt-üst eder...
Ama dedelerini-ninelerini katledenlerin arasına karışıp asimile olmaları zor oluyor insanların. Dedelerin-ninelerin iş-para için gönüllü gittiği yerlerde bile etrafdaki kültüre her daim tepkili, giderek fanatikleşen 'almancı' kültürünü, insanların görünce korktuğu '3üncü-4üncü' nesili' görünce anlıyor insan.
Kimse "kimliğim başkasının kimliğine emânet olsun" demez...
"Benliğim sadece ve sadece benimdir, kiseye emânet edemem" diyebilenler de az.
Çoğunluk "Benliğim içinde bulunduğum sürü ile birebirdir" diyerek insan onurunun sorumluluğunu ve özgürlüğünü reddederler.
Bunlar bana şaşkınlıkları ile Gillo Pontecorvo'nun yönettiği 1966 İtalya/Cezayir yapımı "Cezayir Savaşı" (The Battle of Algiers) filminin son sahnesini hatırlatıyor. Terörist dediği militanları güç-işkence zoruyla yoketmeyi başaran Fransızlar hiç beklemedikleri bir halk ayaklanması karşısında ödünler verseler de azıcık bile yatıştıramadıkları halka karşı çaresiz kalıyorlar. Bir polis kumandanı, elindeki hoparlörden görünmeyen halka doğru soruyor: "Evinize gidin...İstediğiniz nedir?"....
Sokaklara dökülmüş kalabalıktan haykırışlar gelmeye başlar:
Bağımsızlııık...
Onurumuz !
Özgürlük İstiyoruz !!!

✖kemalizm faşizmdir✖kémalisme est le fascisme ✖ kemalismo è fascismo✖ kемализма это фашизм ✖  kemalism is fascism  ✖  kemalismus ist faschismus ✖